Salı, Mart 6

feministleştiremediklerimizden misiniz?

Çiğdem YALÇIN
Feminizm… Ne ağır bir konu, ne kadar derin, ne kadar karmaşık ve ne kadar hayati! Sadece biz kadınlar için değil herkes için önemli.  Feminizmin kadınlar tarafından bile hala “erkek düşmanlığı” olarak algılandığını görmek beni pek de şaşırtmıyor aslında.
Sadece, daha özgür ve daha eşitlikçi bir dünya istiyorsak eğer,  bu konuda bir şeyler yapmak ve mümkün olan her mecrada feminizmin ne olduğuna ve olmadığına dair bir kaç kelam etmek, ettirmek zorunda olduğumuza işaret ediyor.


Önce şöyle herkesin aklında kalabilecek basit, sağlam ve anlaşılır bir tanıma ihtiyaç var ve Bell Hooks “Feminizm Herkes İçindir” başlıklı kitabında –ki bu alanın başlangıç kitabıdır, harika bir tanım yapmış.“Feminizm, cinsiyetçiliği, cinsiyetçi sömürü ve baskıyı sona erdirmeye çalışan bir harekettir.”
Elbette her hareket gibi politik bir yanı var. Elbette mücadelelerle dolu bir geçmişi, derin bir bilgi birikimi, farklı farklı feminizm dalgaları var. Elbette hem akademik alanda hem de edebiyattan sinemaya, sanatın çeşitli dallarında ortaya konan özgün bakış açıları ve çalışmalar var. Peki, bu hareketin bize faydası nedir? Kadın olarak, anne olarak bu hareketin bize katacağı ya da çocuklarımızı yetiştirirken bize önereceği şeyler var mıdır? Bütün bunları görebilmek, öğrenebilmek için cesur bir adım atmalı ve feminizme yakından bakmalıyız. Kendini feminist olarak tanımlayan annelerin hikâyelerini, varsa önerilerini dinlemeliyiz. Bize dayatılan toplumsal cinsiyetçi rolleri, kutsal mitine sarmalanan kadınlık ve annelik hallerini didiklemeliyiz. Çeşitli akımların, farklı zihniyetlerin bir kısmının biz kadınlara, özgürleşme adına ufkumuzu açacak şeyler söylerken nerelerde tıkandığını incelemeli, diğer bir kısmının hayatımıza gelenek ya da toplumsal kabuller adı altında kısıtlayıcı söylemleriyle nasıl sızabildiğini ifşa etmeliyiz.
“Feminist Anne” adını verdiğim bu bölümde; feminizmin tarihinden, akımlardan, alt türlerinden, feminist felsefe ve ahlaktan, feminist eleştirilerden, beden politikalarından, sivil toplum kuruluşlarından bahsetmenin yanı sıra feminizmin sanata yansımalarını görmeye, kitaplar, makaleler önerip birlikte tartışmaya ve böylelikle Türkiye’deki feminist hareketi hem anlamaya hem de katkıda bulunmaya çalışacağız ve bütün bunları yaparken mümkün olduğunca feminist annelerin deneyimlerinden yararlanacağız.
Josephine Donovan, Feminist Teori adlı kitabının önsözünde kadınların, kendi tarihlerini öğrenip yeni kuşaklara öğretmedikçe güçlükle kazandıkları özgürlüklerini yitireceklerini söyler: “Bu tarihin önemli bir bölümü yüzyıllar boyunca geliştirilmiş olan feminist kuramdır. Kadınlar bu kuramın bilgisine sahip olmadıkça cahil kalacaklardır.”
Daha iyi, daha adil bir dünya istiyorsak önce biz kadınlar özgürleşmeli, her birimizin özgürleşme mücadelesine destek vermeliyiz. Bunun yolu da bilmediğini öğrenmekten, öğrendiğini paylaşmaktan, paylaştığını çoğaltmaktan geçiyor.

Hiç yorum yok: